İç Hastalıkları Profesörü Canan Efendigil Karatay, geçenlerde sözde ezber bozan iddialarına bir yenisini ekledi. “Bol bol tuz yemekten çekinmeyin, kaya tuzu yüksek miktarda alındığında tansiyonu yükseltmez, aksine düşürür” dedi. Sayın Profesörün daha önce de “çocuklara sınırsız miktarda şekersiz Türk kahvesi içirilmesi”, “şeker hastalığının genetik bir profilinin olmadığı”, “her gün aç karnına iki bardak zeytinyağı içilmesi” ve “lipit düşürücü ilaçların palavra olduğu” gibi bilimsel gerçeği yansıtmayan ve halk sağlığında telafisi mümkün olmayan zararlara neden olabilecek başka ezber bozan önerileri de vardı. Karatay’ın önerileri ilginç bir şekilde toplumun özellikle eğitimli kesimi arasında büyük bir ilgi görüyor. Uyarı amaçlı sosyal medya paylaşımlarınız veya bir konferansta kendisini eleştirmeniz karşınızda kendisini şiddetle savunan birilerini bulmanıza yol açabiliyor. Geçenlerde Saray’a da davet edildi. Yakında kendisini Yüksek Öğretim Kurulu Üyesi olarak veya TÜBİTAK Bilim Kurulunda görürsek şaşırtıcı olmaz. Hak edenlerin hak ettiği şekilde memleketin önemli kurullarında yer alması ve millete hizmet etmesinde hiçbir sakınca yok; tabii ki gerçekten hak etmeleri koşulu ile.
Sayın Karatay’ın geçenlerde “Gerçek Tıbbın 10 Şifresi”1 adlı yeni bir kitabı çıktı. Kitabın kapağında özellikle bunun bir profesör, yani akademik kariyer basamaklarının en üst seviyesine erişmiş biri tarafından yazıldığı da vurgulanmış. Doğal olarak kitabı eline alan biri, gerçek tıpla ilişkili yeni ve önemli bilgilerin alanın uzmanı bir akademisyen tarafından açıklandığını anlıyor. Başka bir şey düşünmek mümkün değil, çünkü Sayın Karatay bir iç hastalıkları uzmanıdır ve ülkemizin bir üniversitesi’nin profesör kadrosundadır. Kitap girdiğiniz bütün kitapçılarda sizi hemen girişte karşılıyor. Ayrıca en çok satanlar rafında ve bilim kitapları arasında sürekli “al beni” diye sizi uyarıyor. Böylece Hoca’nın kadim hayranları dışındaki kitlenin de dikkati çekiliyor. Piyasaya çıkmadan önce medyanın popülaritesi yüksek gazetecilerden Ayşe Arman kitabı tanıtmaya yönelik önemli röportajlar yayımladı. Bunların birinde “Canan Karatay ile sokakta yürümenin mümkün olmadığını, toplumda Tarkan etkisine sahip olduğunu” ifade etti.2 Ayşe Arman’ın bu saptaması Karatay’ın ağzından topluma ulaşan sağlıkla ilgili önerilerin önemini birkaç kat daha artırıyor. Buradan toplumun Tarkan benzeri bir idol olarak gördüğü Karatay’ın her sözüne kolayca inanıp sorgulamaksızın uygulayacağı çıkarımını yapmak pek de mantıksız olmaz.
Gerçek Tıbbın 10 Şifresi özenli bir şekilde basılmış. Bilimsel bir kitabın uymak zorunda olduğu, iddiaları ilgili kaynaklarla destekleme ve kaynakların künyelerini anlaşılır biçimde açıklama özelliği ihmal edilmemiş. Bu, Tarkan kadar tanınmış bir akademisyen tarafından yazılan kitabın güvenilirliğini ve etkisini daha da artırıyor. Ancak uzman gözüyle dikkatle incelendiğinde kitabın bu şartları sadece görüntüsel olarak sağladığı anlaşılıyor. Her vesile ile kanıta dayalı bilime ve Batı tıbbına karşı duruşu ile halkımızın ve Ayşe Arman gibi gazetecilerin gönlünde taht kuran değerli akademisyenimiz çoğu iddiasını desteklemek için kitabına koyduğu kaynakları ya dikkatli okumamış ya da kaynak gösterimi konusunda özensiz davranmış. Çünkü kitabında kullandığı bazı kaynaklar iddia ettiği konularla ya ilişkili değil ya da başka bir şey ifade ediyor. Hatta birazdan vereceğim örnekte olduğu gibi Karatay’ın iddiasının tam tersini söylüyor. Burada tüm kitaptaki iddiaları ve bunları desteklemek için kullanılan kaynakları ele alsam başka bir kitap yazmak gerekecek. Bu nedenle ben sadece oldukça önemli gördüğüm bir tanesi üzerinde durmak istiyorum.
Gerçek Tıbbın 10 Şifresi isimli kitabın 132. sayfasının 5. paragrafında Karatay tam olarak şunları söylüyor: “ABD Washington Üniversitesi’nde görevli araştırmacı Belding H. Scribner, 1983 yılında yüksek doz tuz verdiği kişilerin damarlarında gevşeme yani genişleme olduğunu göstermiştir.”268 İzleyen paragrafta da “Damarların genişlemesi, biliyoruz ki tansiyonu yükseltmez aksine düşürür” diyerek devam ediyor. Bu iddia kan basıncı ile tuz kullanımı arasındaki ilişkiyi açıklayan ve yıllardır kabul gören, sağlık bilimleri alanında öğrencilere öğretilen, bilim kitaplarında yazılan ve kanıta dayalı tıpta uygulanan bilgi ile tamamen zıt yöndedir. Böylece Karatay bilinen, yerleşik bilginin tam aksini savunarak “ezber bozan” bir akademisyen görüntüsü veriyor. İddiasının sonunda kullandığı 268 numaralı kaynağın3 JAMA (Journal of the American Medical Association) isimli Batının en saygın tıp dergilerinden birinde yayımlanmış olması ilk bakışta kendisine önemli bir destek sağlıyor. Kitapta bu satırları ve dayanağı olan kaynağı ilk gördüğümde Hoca’nın herkesin gözünden kaçan ya da çeşitli nedenlerle dikkate alınmayan önemli bir klinik çalışma üzerinden tartışma başlatmak istediğini ya da buna dikkat çekmek istediğini düşündüm. Ancak yüksek dozda tuzun tansiyon düşürücü olduğunu ve aşırı tuz tüketmekten çekinmemeyi önermenin daha fazla kaynakla ve daha açık bir biçimde desteklenmesi gerektiği endişesi ile ilgili makaleye ulaşıp inceledim.
Ulaştığım makale kitaptaki ifadenin aksine klinik bir çalışma içermiyordu. Yaklaşık bir buçuk sayfalık makale, tuz ve hipertansiyon ilişkisi üzerine yine aynı dergide yayımlanan başka bir makaleye4 de atıfta bulunarak diyette yer alan tuzun hipertansiyon ile ilişkisini değerlendiren kısa bir derleme niteliğindeydi. Yani Karatay’ın iddia ettiği gibi birilerine Belding Scribner tarafından yüksek dozda tuz verilmesi söz konusu değildi. Dahası bu makalede ve atıfta bulunduğu diğer makalelerde4,5 tuz verilen birilerinde damarların gevşemiş olduğundan da söz edilmiyordu. Tam tersine, bu makaleler Karatay ile aynı fikirde değildi. Özellikle duyarlı kişilerde diyetteki tuzun kısıtlamasının ya da aşırı tuz kullanımından sakınmanın hipertansiyon tedavisi için yararı tartışılıyordu. Bu makalelerle yetinmeyip ısrarla tuzun damarlarda genişletme yaptığı ya da yüksek dozda tuz veya kaya tuzu ile tansiyonun düşürüldüğü ciddi bilim dergilerinde yayımlanmış bir makale aradım. Böyle bir makaleye ulaşamadığım gibi ulaştığım makaleler tam tersini söylüyordu. Ortak kanı aşırı tuz tüketiminin hipertansiyon için iyi bir şey olmadığı, duyarlı kişilerde tuz kısıtlamasının tansiyonun düşürülmesine yardımcı olduğu, yaşam kalitesini ve süresini artırdığı şeklindeydi. Diyet ile alınan tuzun damarlar üzerine etkilerini inceleyen nispeten yakın tarihli kapsamlı bir çalışmada da, aşırı tuz tüketiminin veya duyarlı kişilerde diyet ile alınan tuzun zamanla damar yüzeyinde hasar oluşturduğu ve damar sertliğine yol açtığı, ilgili fizyolojik düzenek üzerinden net bir şekilde anlatılıyordu.6 Bu arada kaya tuzu ile sofra tuzunun, her ikisinin de sodyum ve klorürden oluştuğunun, kaya tuzunun kan basıncı veya böbrekler üzerine sofra tuzundan farklı bir etkisi olmadığının da altını çizmek gerekir.
Sanırım Karatay’ın kitabının ilgili sayfasında “ABD Washington Üniversitesi’nde görevli araştırmacı Belding H. Scribner” diye tanımladığı kişinin kendi uzmanlık alanının ne kadar önemli bir figürü olduğundan ve neler yaptığından da haberi yok. Bilse Scribner’i böyle bir iddiaya alet etmeye çalışmazdı diye düşünüyorum. Bilimsel makalelere ulaşmada önemli bir arama motoru olan PUBMED veri tabanında Canan Karatay’ın hiçbirinde ilk isim olmadığı sadece 5 makalesi bulunurken, Scribner’in 45 tanesinde ilk isim olduğu 171 makalesine ulaşılabiliyor. Karatay hayranları bu ve benzeri (örneğin Web od Science, SCI gibi) veri tabanlarında daha fazlasına ulaşabiliyorsa ve ben göremiyorsam iletmeleri halinde yazımda gerekli düzeltmeleri yaparım. “Scrib” lakabı ile tanınan Profesör Belding Hibbard Scribner kendi adı ile anılan Scribner Shunt’ını tedaviye sokan kişidir. Her ne kadar bu alet zamanla terk edilmiş olsa da bugünkü diyalizin gelişmesine önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Scribner’in çalışmalarının neredeyse tamamı böbrek yetmezliği, diyaliz, kan basıncı ve kalp-damar sistemi ile ilişkilidir. Bu çalışmalarının hiçbirinde Karatay’ın iddiaları ile paralel bir fikir ileri sürmemiştir. Ölümü sonrası çalışmalarını anlatan iki önemli biyografik yazıda da7,8 Scribner’in hastalara tuz verip damar genişlemesi yaptığına ya da bununla ilişkili bir çalışması olduğuna dair herhangi bir bilgi yoktur.
İçinde hatırı sayılır miktarda yüksek eğitimli bir kitleyi de barındıran Karatay hayranlarının çok öfkelendiğini ve beni Batıdan aldığım kaynaklar ile Karatay’ı karalamaya çalışmakla suçladıklarını duyar gibi oluyorum. Unutmasınlar ki Karatay da Gerçek Tıbbın 10 Şifresi’nde çoğunlukla Batılı bilimcilerin kaynaklarını kullanmış. Ben çarpıttığı kaynaklardan sadece birini örnekledim. Profesör düzeyinde bir iç hastalıkları ya da kardiyoloji uzmanının Scribner gibi bir bilimcinin kaynağını kitabında bu şekilde kullanmasının hiçbir mazereti olamaz. Karatay kaynağı çarpıtarak kullanmakla kalmamış, medyanın da desteğiyle yanlış ve ciddiye alındığında ölümcül sonuçları olabilecek bir bilgiyi ısrarla, pervasızca topluma iletmeye devam etmiştir. Bu haberlere bağlı olarak aşırı tuz alıp tansiyonunu düşürmeye çalışırken veya tuz kısıtlaması yapması gerekirken bunu yapmadığı için zarar görenler olup olmadığını bilmiyoruz, ama olması kuvvetle muhtemel. Madde bağımlılığı üzerine verdiğim konferanslarda çocuklarına enerji içeceği veya kahve vererek okul başarısını artırmak isteyen ve benim “Kafein, hele de enerji içecekleri bağımlılık yapar, çocuklarda bu kadar rahat kullanılmaması gerekir” şeklindeki uyarılarıma şüpheyle yaklaşıp Karatay’ın tavsiyeleri üzerinden kendini savunan çok anne ve baba ile tanıştım.
Karatay’ın yaptığı, Stanford Üniversitesi’nden Robert Proctor’un tarif ettiği9 Agnotoloji yani cehalet bilimidir. Agnatoloji, bir fikri yerleştirmek ya da bir ürünü satmak için, başka bir deyişle siyasi veya ticari bir çıkar elde etmek için, kasıtlı olarak kafa karışıklığı yaratılması ve yalan bilgi yayılması olarak tanımlanıyor. Proctor’a göre dünya medya destekli, köklü bir cehalet dönemi yaşıyor. Günümüzde bilgiye erişmek çok kolay, ancak bilginin erişilebilir olması gerçek bilgiye ulaşıldığı anlamına gelmiyor. Ulaşmanız istenen sahte bilgiler ile algınız ve tercihleriniz yönlendirilebiliyor. Algı yönetimi toplumların duygularını, motivasyonlarını ve davranışlarını etkilemek amacıyla seçilen bilgileri ve göstergeleri gerçekleri karartarak kendi istediği şekilde empoze etme eylemidir. Bunun için, medya tarafından üniversite ve bilim adamları, popüler yazarlar, popüler sanatçılar, din adamları ve kanaat önderleri bilerek ya da bilmeyerek kullanılır ve böylece toplumda istenilen şekilde bir algı oluşturulur. Oysa gerçek başkadır. Bu bilgileri doğru kabul edip zarar görürken, yönlendirilmiş algınız yüzünden sizi uyaranları düşman sanıp gerçek bilgileri asla kabul etmezsiniz. Gelişen teknoloji ile bilgiye erişim hızlanıp kolaylaştıkça Agnotolojinin etki alanı da genişliyor. Medya desteği ile topluma idol olarak sunulan akademisyenler veya bazı popüler kişiler kasıtlı olarak cehalet yaymak isteyen güçlü çıkar gruplarına hizmet ediyor. Ticari çıkarlar saf bilimsel veri görüntüsüne öyle başarılı uyarlanıyor ki bazı yanlışlar sanki bilimsel doğruymuş gibi anlatılıyor.
Karatay’ın giderek artan pervasızlığının ve etki alanını genişletmesinin altında, meydanın boş olmasının yanı sıra yasal yetersizlikler de var. Karatay’ın kitabında yaptığı çarpıtmanın ölümcül sonuçları olabilir. Bu çarpıtmaya hukuk açısından bakıldığında, bilerek yaptı ise taammüden (planlayarak), bilmeyerek yaptı ise, yani kitaplarını başkası yazıyor veya kaynaklarını iyi kontrol etmemiş ise taksirle (kazara) insan sağlığına zarar vermeye girer. Türk halkını hatalı bilgilerle bilimsel verilerle dolandırmanın ve zarara sokmanın yasal yollardan ispatı ise oldukça güç. Etik yaptırımlar ise caydırıcı ve etkili olmaktan uzak. Öte yandan alternatif tıp masalı ile milleti dolandırmaya hazır birileri elde edeceği kazancın hesabı peşinde. Ünü her geçen gün daha da artan böyle bir akademisyen, alternatif tıp kisvesi altında elde edilecek kazançlar için herkese lazım. Buna karşın, Amerika Birleşik Devletleri’nde kalp-damar cerrahı Profesör Mehmet Öz alanı dışına çıkarak Amerikan halkını yanlış bilgilendirdiği ve sağlığını tehlikeye soktuğu gerekçesiyle yargılandı ve milyon dolarlarla ifade edilen yüklü bir tazminat ödedi. Columbia Üniversitesi’ndeki işine de son verildi.
Gerçek ve geçerli bilgi vermeyen kitapların ve akademisyenlerin medya marifetiyle etki alanını giderek genişlettiği ülkemizde, sağlık ile ilişkili bir akademisyen olarak halkın görebileceği zararlar konusunda endişeliyim. Bu yazıyı da bunun için kaleme aldım. Niyetim Karatay ve benzerlerini karalamak değil, olana bitene dikkat çekmek. Belki bu yazıyı okuyanlar bu tür kişilerin tavsiyelerine ve kitaplarına biraz daha sorgulayıcı ve dikkatli yaklaşır, bu tip aldatmaların farkına varan sağduyulu hukukçular ve devleti temsil eden yetkililer buna karşı halkı koruyucu önlemler almak üzere harekete geçer.
Kaynaklar
1) Efendigil Karatay C. Gerçek Tıbbın 10 Şifresi. Hayy Kitap, İstanbul, 2018.
2) Arman A. Karatay Hoca’nın yeni önerisi: Korkmayın! Kaya tuzu kullanın tansiyonu yükseltmez, düşürür! Hürriyet Gazetesi, 25 Şubat 2018.
3) Scribner BH. Salt and hypertension. JAMA, 250(3): 388-389, 1983.
4) Holden RA, Ostfeld AM, Freeman DH, Hellenbrand KG, D’Atri DA. Dietary salt intake and blood pressure. JAMA, 250(3): 365-369, 1983.
5) Beard TC, Cooke HM, Gray WR, Barge R. Randomised controlled trial of a no-added-sodium diet for mild hypertension. Lancet 2(8296): 455-458, 1982.
6) Edwards DG, Farquhar WB. Vascular effects of dietary salt. Curr Opin Nephrol Hypertens 24(1): 8-13, 2015.
7) Couser WG. In memoriam Belding H. Scribner, MD 1921-2003. J Am Soc Nephrol 14: 2419-2420, 2003.
8) Blagg CR. Belding Hibbard Scribner – Better known as Scrib. Clin J Am Soc Nephrol 5: 2146-2149, 2010.
9) Proctor R, Schiebinger LL. Agnotology: The Making and Unmaking of Ignorance. Stanford University Press, San Fransisko, CA, 2008.
26 yorum “GERÇEK TIBBIN ON ŞİFRESİ – NE KADAR GERÇEK NE KADAR YALAN?”
Bilgi verdiğiniz için teşekkürler
Sayın Hocam, bu güzel makaleyi okuduğum için mutluluk duydum. Emeğinize sağlık. Ülkemizde öğretim üyesi olmak yani aslında öğrencilere ders anlatan bir öğretmen payesi edinmek ciddi meşakkatli bir süreci gerektirirken, bilime ve tıbba zarar veren böyle zihniyetlerin doğrudan etik kurula sevk edilmesi ve hatta halkı yanlış yönlendirdiği için suç duyurusunda bulunulması gerekir. Gerçi ülkemizde etik kurul ya da savcılığın işini ne kadar bağımsız yapabileceği de, özellikle böyle tanınmış bir isim için tartışma götürür bir durumdur. Bir plastik cerrahi uzmanı olarak kamuda asistan yeriştirdiğim süreç boyunca ameliyatlara girmeden önce sorduğum sorularda kanıta dayalı veri istemeye çalışırdım. Asistan ve öğrenci yetiştirilirken bile objektiflik ve kanıta dayalılık maalesef günümüz eğitimcisinin gözden kaçırmaya çalıştığı bir unsur haline gelmeye başladı. Dr. Karatay bunun örneklerinden biri. Maranki bir başka örnek. Kendi alanı dışında profesörlük titrini kullanmaktan çekinmeyen bir zata karşı en sert yanıtların verilmesi gerekirken bunlar maalesef onore ediliyor. Memleket taştan medet ummaya başlıyor. Olayın bir diğer boyutu ise Pubmed’in ne kadar tutarlı bir veri tabanı olduğu. Bu tür olmazsa olmaz veri tabanları için aslında kanıta dayalılığın şart koşulması gerekliliği. Klavyeyi eline alan saçma sapan makaleler de yazıyor (ör: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/m/pubmed/23269538/?i=6&from=schizophrenia,%20demonic%20possession) . Dolayısıyla kanıta dayalılık sorgulaması yapılmadan bu tür makalelerin veritabanlarına yerleştirilmesi iç acıtıcı ve orta çağ karanlığına sürükleniyoruz hissi veren bir durum. Sonuç olarak insanlara belki de koca harflerle Uğur Mumcu’nun “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” sözünün kapakta yer aldığı bir kitapla yanıt vermek gerektiğini düşünüyorum ve aslında böyle bir kitap da saygın yayınevlerinden çıkarılabilir. Sizinle tanışmamak ve branş olarak farklı olmakla birlikte böyle bir proje içinde yer almak isterseniz bilimselliği yüceltmek adına memnuniyet duyarım. Saygılarımla.
Maalesef çok geç yanıt vermiş oluyorum size. Bunlara meydanı boş bırakmamalıyız. Bu tür her projede yer alabilirim ancak saygın dediğiniz yayınevleri sadece Karatay ve benzerlerine destek veriyor.
Sayın Uzbay makalenizde “kaya tuzu ile sofra tuzunun, her ikisinin de sodyum ve klorürden oluştuğunun, kaya tuzunun kan basıncı veya böbrekler üzerine sofra tuzundan farklı bir etkisi olmadığının da altını çizmek gerekir.” demişsiniz. Peki kariyer hayatınız boyunca bu konuda bir araştırma projesi veya halkın anlayabileceği dilden basit bir test ile bu farkı insanlığa gösterdiniz mi? Yani şunu demek istiyorum her tuz NaCl içeriyor diyorsunuz haliyle kaya tuzu ile rafine işlenmiş tuzun bir farkı yok diyorsunuz. Kaya tuzunun içinde CN siyanür var mı? Makalenizde Canan Karatay hanımı eleştirmişsiniz ancak eleştirirken etik kuralları ihlal ettiğiniz ve iğneleyici bir üslup kullanmanızı bir vatandaş olarak size hiç yakıştıramadım. Canan Karatay bildiğimiz kadarıyla hem Dahiliye hem de Kardiyoloji uzmanı bir hekim. Bizim ülkece sıkıntımız şu hep! Her alanda bir şahıs ortaya birşeyler koyup üretse bu fikir olur veya bir ürün her ne ise biz ise hemen o öyle olmaz böyle olur diyerek sindirmeye çalışmakatayız bu bizim genlerimizde mi var bunu da araştırmak ta fayda var 🙂 Kısaca keşke sizler gibi değerli akademisyenler ABD veya Avrupa referans almadan sizler bir araya gelip tartışarak yani bu makaleye konu olan tuz konusu veya başka bir şeyler için ortak projeler üreterek, bunu gerçekleştirseniz daha sağlıklı ve güvenilir olur. Ama maalesef akademik kariyer yükseldikçe egolar da yükseliyor bu ülkemizdeki tüm akadmisyenlerin ciddi bir hastalığı. Sürçü lisan ettiysem af ola. Saygılarımla…
Siz bence bir vatandaş olarak önce Karatay gibi hocaların titrini kullanarak kitaplarında hatalı bilgi vermelerini, literatürleri çarpıtmalarını sorgulayın önce. Karatay’ın bilgi çarpıtması etik mi oluyor? Benim halk sağlığını öncelemek için kendisinin bilimsel çarpıtmasını ortaya koymam mı etik olmuyor? Benim 8’si bilimsel alana yönelik ikisi popüler dille yazılmış 10 kitabım var. Uluslararası 119 makalem var. Bunlara yapılmış 3000 civarı atıfım var. Tuzun tansiyon düşürücü etkisi olmadığını kanıtlamak için benim araştırma yapmama gerek yok. Zaten bir sürü kaynak beni doğruluyor. Ama savunduğunuz Karatay’ın sözde bozduğu ezberlerle ilgili iddialarını ispatlaması gerekiyor. Aklıma gelmişken Karatay’ın kaç uluslararası makalesi var ve bunlara kaç atıf yapılmış? Boş bir vaktinizde araştırıp ondan sonra konuşun. Ego’ya gelince: Ego mu görmek istiyorsunuz? lütfen Sayın Karatay’a bakın.
Karatay’a yazinizda pervasiz demissiniz. Baslikta ise soylediklerinin ne kadari “yalan” ? Tarzinda bir soru sormussunuz. Yuksek egitimli bir insana yakismayan ifadeler. Elestrilerimizi daha doatca daha az ofke ve ego ile yazarsak daha etkili olur kanaatindeyim
Karatay’ın söylemlerine ancak böyle yanıt verilebiliyor. Siz benim egomu tartışacağınıza adının önünde profesör olan birinin, yazdığı bir kitapta açık bir şekilde aldatıcı bilgiler vermesini sorgulayın. Karatay’ın dokunulmazlığı mı var? Yaptıklarına karşılık bu üslup son derece nazik. Ayrıca bu kadar açık bir soruya sizce neden hala yanıt veremiyor? Madem üslubum nazik değil, kendisi bana haddimi bildirse ya… Neden yapamıyor? Halkı kandıranlara, titrini kullanarak ve medyayı kullanarak yanlış bilgilendirenlere nezaket mi göstereceğiz? Bunu gerçekten istiyorsanız Çiftlikbank dahil hiç bir şeye kızmayın. Siz nazik olmaya devam edin.
Siz olayın ciddiyetinin farkında değilsiniz insanların hayatını tehlikeye atan belki de birilerinin biz farketmeden ölümüne sebebiyet vermiş şarlatana neden kibar ya da nefretsiz olacakmış ki Tayfun bey şu yazı zaten gereğinden fazla kibar ve profesyonel. Bunun ego ile hiçbir alakası yok Tayfun Bey net söylerim ki burada hayat kurtarıyor. Ve tehlikede olan sizlersiniz Karatay’ın saçmalıklarına inanıp tansiyonumu düşüreyim diyip kaya tuzu kullanıp hiper tansiyondan ölecek ilk kişiler sizlersiniz bunu unutmayın biz doktorlar ve eczacılar bizim bilgilendirme için yazılmış yazılarımıza ego muamelesi yapan sizi bile kurmuama mesuliyeti altındayız bu sorumluluğunu kenara atmayan her doktor ve eczacıya hakarettir bu yazdıklarınız
Tayfun hocama sonuna kadar katılıyorum,Türk milletinin böylesi medya tik, doktor görünümlü,şarlatanlardan arındırılması gerekiyor.Devletimizin yasalar gereğince bu asılsız haber dağılımına engel olmasını bekliyoruz.Bilimsel etiği hiçe sayan şahısların diplomalarına el konulmalı,medyadan ve okullarımızdan uzak tutulmalıdır.
Çok güzel bir yazı
BU asırda hala dünya düz diyebilenler olduğu gibi böyle hocaların meydanda olmaları ve de bunlara inanmak isteyenlerin çokluğu ya bilgisizlikten ya da içinde bulunduğumuz politik ortsmın benzeri durumlardan kaynaklanıyor diye düşündürüyor.
Sayın Tayfun hoca, bu yorumları yazanlar körükörüne inanmış takım taraftarı gibi tipler. Bir kısmıda bunlardan nemalanan kişiler….Fox TV ve İhlas haber ajansı gibi para karşılığı sağlık haberi yapan yerlerde daha sık çıkıyorlar. Örneğin herkes bilirki İhlas haber ajansına aylık 3000 tl+KDV ödeyin haftada bir kez toplam da ise ayda dört kez doğrudan haberiniz yayınlar. Fox,ShowTV , TV 8 vb görsel medya haberlerinde PR şirketi adı altında aracılara para vermeden çıkamazsınız. Sizin gibi doğruları söyleyen bilim adamları sevilmez neden sevilsinki adamların oyununu bozuyorsunuz. Bu kadar masum insanın vebalini almaktalar….Bu arada Canan Karatay savunucularının yukarıdaki durumlar dışında bazı çıkarlar nedeni ile yönlendirilmiş kişiler olduğunuda düşünmekteyim. Çankırı kaya tuzu ve bazı yerel buğday işletmeleri bu bayanı çok sever. Ayrıca bu bayanın milyon satan bu çeşitten kitapları vardır , muayenenesinde 1000 tl hasta bakar 3 ay önceden sıra alırsınız. Ne EKO ne angio vb hak getire orada lahmacun ye kuyruk yağı ye kolestrol ilaçlarını bırak gibi bilimsel olmayan hatta zararlı olan tavsiyelerde bulunur. Bu gün Yurt dışı 1. İsim yayını olmayan bir kişi doçent bile olamaz bayanın bu yok …birde sizinline baktığımızda açık ara fark hemen görülmekte…küçücük cep telefonu ekranından yazdığımdan kontrol edemeden yazıyı gönderiyorum….devamı gelecek
Evet, Canan Hoca’ nın kaya tuzunda 84 mineral var ifadesi dahil tuzla ilgili söyledikleri baştan sona yanlış ve tutarsız. Ama geri kalan söyledikleri kimyasal tıbbın hizmetkarı ve kölesi olmuş doktorların söyledikleri ya da söyleyemediklerini alt edecek seviyede ve tutarlılıkta. Size gelince, tek bir yanlış üzerinden geri kalan doğru çöpe atabilecek kadar önyargılı ve yanıltıcısınız. Tıb adamı böyle davranmamalı, iki kalemde Canan Hoca’nın doğruları ve kabul gören gerçekleri üzerine edebilseydiniz keşke. Siz de Canan Hoca gibi popülist yaklaşım altında ezilmişsiniz.
Ben sadece yapılan çarpıtma sahtekarlığı ortaya koyuyorum. Bunu görüp hesabını soramayacak kadar analizden yoksunsanız siz benim ezildiğimi zannederken aslında kendiniz ezilmeye mahkumsunuz hep… Tek yanlış dediğiniz şey doğrudan halkı yanıltarak ölüme bile neden olabilir. Kaldı ki tek yanlışı bu değil. Bu sadece bir tanesi, ayrıca neden düzeltmediği de merak konusu…
Kimyasal tıbbın kölesi olmayın o zaman siz gidin aktarlardan tedavi olun ilaçlara yararsız deyin. Bunca klinik çalışmayı çöpe atın ama sonra da hasta oldum ilaç ver diye eczanelere uğramayın. Biz her yaptığımız ilacı verdiği yarar zarardan kat kat iyi olacak şekilde tasarlıyoruz. Siz sanıyor musunuz ki bitkilerin içindeki farklı madde?iBir çok ilaç bitkilerin içindeki madde daha zararsız olacak şekilde modifiye edilir ve sunulur. Ben demiyorum ki bitkisel ilaçlar tedavi etmez ama içinde ne olduğu kesin olarak bilinmeyen bitkilerin etkileri tamamen açıklanması zordur çünkü senin çok nefret ettiğin kimyasallarda binlercesini içerir. Konvensiyel ilaçların keşif ve klinik çalışma sürecini bile anlamayan sizler Tayfun bey gibi halk sağlığı için çalışan doktor ve eczacılara hakaret edeceğinize biraz araştırma yapın
Nerden cikardiniz Dr. Oz’un Colombia’dan atildigini, isine son verildigini. Buradaki habere gore universite Dr.Oz’un arkasinda durmus: https://edition.cnn.com/2015/04/17/health/dr-oz-columbia-letter/index.html
Bakin hala universite web sitesinde doktor olarak gozukuyor: http://columbiasurgery.org/mehmet-c-oz-md-facs
Bence Canan Karatay’a bir ton laf etmissiniz ama arastirma ve bilgiyi kendine gore egip bukme konusunda elestirdiginiz insandan cok bir farkiniz yok sanki 🙂 Simdi ben sizin yukarda soylediklerinize nasil inanabilirim?
Bendeki bilgi Columbia ile ilişiğinin kesildiği ve başka bir üniversitede tamamlayıcı ve alternatif tıp alanında çalıştığı şeklinde. Columbia neden hala internette adresini veriyor bilemem. Öte yandan siz çok iyi bir araştırıcısınız belli; rica etsem pazarladığı gıda takviyeleri ile ilişkili tazminata mahkum edilip edilmediğini, tazminat ödeyip ödemediğini de araştırır mısınız? Unutmadan, bir de Columbia Üniversitesi’nden akademisyenler meslekten veya Columbia’dan ihracı ile ilişkili bir bildiri yayımlamışlar mı?
Sevgili dr başkalarının araştırmaları üzerinden hüküm vermek kolay. Siz ne kadar araştırma yaptınız bilmem! Ben tahsilli biri değilim ama son iki yıldır bitkilerin nelere iyi geldiği konusuna ilgi duydum ve bunlarla ilgili pek çok yayın ve makale okudum gördüm ki ülkemizde bilimsel işler kaplumbağa hızında bile değil. Her yayın ve makalenin sonunda yararlanılan kaynakların listesi verilir yararlanılan yayınların % 95 i yabancı kaynaklar. Bu işlerin sorumlusu kim acaba ? Bu fukara ülkenin kaynaklarını oarantısız bir şekilde tüketen(üretim ve kazanç açısından) siz bilim adamı olduğunu iddia eden şahsiyetler. Bilerek itiraz etmediğinizi biliyorum artık bu cahil kafamla anladım bunu. Size yaşadığım bir olaydan bahsedeyim kısaca yeğenim var liseye giden 5-6 yıldır egzama derdi var dr dr geziyor kortizonlu merhemler bir çok ilaç vs şikayetleri bir türlü geçmek bilmiyor sık sık ataklar yaşıyor bende karatay hanımın bahsettiğiniz kitabını almıştım şeker tüketimi ve egzama ilişkisinden bahsediyordu 4 ay oldu yeğenim şeker tüketimini minimize etti ve henüz hiç atak olmadı ilaç da kullanmıyor. Benim anlamadğım karatay ve bunun gibi medyadan tanıdığım bir çok insan bu işten kazancı ne ki siz diyebilirsiniz ki kitap satışı hasta sayısının artması vs gelirleri katlandıkça katlanıyor . Bu varsayım. Sonuçta vicdan var ahlak var ve dahi ölüm var
bu insanlar para için bu kadar ahlaksızlık yapmaz. Bunu biraz okuyup araştırınca daha iyi anlıyorsunuz. Hanımefendi şeker tatlı zehirdir deyince, ekmek yemeyin deyince, meyveler zehir saçıyor deyince , doğal beslenin, kaya tuzu kullanın deyince sıkıntı ne anlamıyorum. Sizin bana doğru şeyler söylediğinizi anlatabilmeniz için ülkemizde bol miktarda yetişen ve en yüksek c vitaminine sahip kuşburnu için sirke ve bunun gibi daha yüzlerce bitki için araştırma yapmış olmanız g (siz de sizin ilgilendiğiniz konuyla ilgili) gerekir ki inandırıcılığınız olsun. Naçizane fikrim bu yoksa haddim değil sizler gibi koca koca okumuş insanlara bir şey demek.
Siz Karatay’ı izlemeye devam edin. Nasıl olsa foyası bir gün ortaya çıkacak. Biz size ne anlatsak boş. İnsanların hekimini ve tedavi biçimini seçme hakları da vardır. Görüşünüze saygı duyuyorum.
Tayfun Bey epey naziksiniz insanlara 🙂 Tayfun Beyi eleştirenlere bakıyorumda sadece entelektüel görünen kelimeler kullanıp Tayfun Beyin yazısının önemini dahi kavramamış bir grup aptal görüyorum sadece… Karataysporlulara bir alkış buradan
Daha önce yazdığım yorumu yayınlamamışsınız sayın Tayfun bey
onayladım
Burada bile ruhsal bütünlüğü bozulmuş,akıl ve zeka seviyesi vicdani gerçekleri reddeden,aktif çalışma zamanında anlattigi konularda araştırması olmayan,nasıl oluyorsa birdenbire keramete erişen bir doktor zatın savunmasını yapan insanlar var.Evvela şunu söyleyeyim doktorluk kimsenin koleliligini yapmayacak derecede asil ve kutsal bir meslektir.Bu konularda kanıtsız ve bir durumu genelleyerek konuşmamak gerekir.(Bu arada ben sporcuyum).Bu saçma medyatik doktor zatların kitaplarının yayinevlerine baktım ve hemen hemen hepsinin tek bir yayinevinden çıktığını gördüm.Malum yayınevini araştırdım.Ve şöyle bir yazıya denk geldim okuyun lütfen. https://gazete.red/beyaz-turklerin-ak-sacli-afyonu/ akıl karşıtlığı,bilimi reddetme,geleneksel saçmalık,modern tarım düşmanlığı,teknoloji düşmanlığı gibi insanları korkutan ve ilgi çeken konularda gerçekler çarpıtılarak bunları kendi amaçlarına ve maddi hedeflerine yönlendiriyorlar.Bazilari diyor malum zati dinledim zayıfladım.Zaten bir diyetisyene gitsen ve enerji alım verim düzeyine dikkkat etsen ve edebiliyorsan hareketliliğini artırsan zayıflarsın.Diyelim ki ben doğru bir uygulama söyledim,bu demek oluyormu ki benim her söylediğim doğru olacak,eleştirilmez,yorumlanamaz kesin doğrudur diye.Biz çok saf duygulu vicdanlı bir müslüman milletiz.Bizde Allah korkusu var,iyiniyet var,doğruluk var ve insanları kendimiz gibi düşünüyoruz.Ancak beş para etmez karakteri zayıf insanlar tüm aptalliklariyla ve bencillikleriyle bizi sömürüyor.Birinin profesör olmasi her konuda mesnetsiz ve araştırmasız konuşma hakkı mi veriyor.Profesor olan zaten uzmanlık alanı dışında konusmamayi en iyi bilendir.Kimse kendinden kerametli değil.Ayrica milletimiz proflari çok büyük deha insanlar sanıyoruz.Evet belki arada vardır dehalar ama dehalar bile sorgulanabilirdir.Isteyen istediğine inanır bu bir özgürlüktür belki bilimsizlik hoşuna gidiyordur,belki doktor sevmiyordur ama KIMSE bize yalanları doğru sözlerin içinde makyajlayip bilimsel gerçeklermiş gibi yutturamaz. Gulsekmi aglasakmi ınanılır gibi değil
Hocam çok nazik bir dille gerçekleri ortaya koymuşsunuz. Ben doktor değilim ama araştırmayı severim. Etrafımda bu kadının saçmalıklarına inanan insan sayısı malesef giderek artıyor. Lütfen bunun videosunuda yapın youtube da yayınlayın. İnsanların gerçekleri sizden dinlemesi gerekiyor. Bize inanmıyorlar.
Tayfun bey öncelikle çok teşekkürler. Daha sonra yorumlardaki koyunların bu kadar fazla olması beni hayrete düşürdü. Neyse sağlıcakla kalın
Tayfun Bey, ufuk açıcı ve güzel yazınız için çok teşekkürler. Keşke sizin gibi hocalarımız televizyona daha çok çıksa ve bu tür uyarılarda bulunsa. Medyada dönen bilgi kirliliğini temizlemeye az da olsa katkıda bulunsa ne güzel olur. Sayfılar